Işın ya da eski tabirle şua tedavisi olarak ta adlandırılan radyoterapi (RT) 21. yüzyılın başlarından bu yana kanserin yerel ve bölgesel tedavisine yönelik olarak uygulanan bir tedavidir. Kanser dışında, sakıncaları nedeniyle selim hastalıkların tedavisinde çok nadir olarak kullanıldığından, tıpta Radyasyon Onkolojisi bilim alanı olarak adlandırılır.
Tedavide kullanılan ışınlar, iyonizan elektro-manyetik radyasyonlar olan X ve gamma fotonları ile elektron (beta ışınları, proton vb) gibi parçacık radyasyonlarıdır. İyonizan radyasyonların hücre (membran, sitoplazma ve organeller) üzerinde oluşturduğu birçok olumsuz etkinin yanında en önemli özellikleri, çok düşük dozlarda dahi DNA’da tek veya çift zincir kırıkları gibi kalıcı hasarlara yol açmasıdır.
Bunun sonucu kanser hücreleri gibi önüne geçilemez şekilde devamlı bölünerek çoğalan hücrelerimizde ölüme yol açması, kanser tedavisinde kullanımının gerekçesidir. Ancak en önemli sakınca DNA’sı hasarlı da olsa sağkalabilen daha dirençli normal hücreler, yıllar sonra kanserleşebilmektedir.
Bu tedaviler iyonizan radyasyonları üreten ışınlama cihazları ile vücut dışından eksternal olarak ya da (mühürlü) radyoaktif maddelerin tümör/doku ya da vücut boşluklarına konulması ile içeriden (brakiterapi) uygulanabilir. Ayrıca bir Nükleer Tıp uygulaması olan ve (mühürsüz) radyoaktif İyod-131 ile yapılan tiroid kanseri tedavisinde olduğu gibi, damar ya da oral sistemik yolla verilebilen radyonüklid/radyofarmasötik internal tedavileri tarzında da olabilir.
Kanser tedavisinde cerrahi tekniklerin, radyoterapi teknolojisinin ve Medikal Onkolojide geliştirilen (metastazlara da primer tümörde olduğu kadar etkili) sistemik yolla uygulanan ilaçların (kemoterapi, hormonoterapi, immünoterapi, akıllı moleküller -monoklonal antikor, tirozin kinaz inhibitörleri- ile yapılan daha az yan etkili hedeflenmiş tedavilerin) bir arada kullanılması (mültidisipliner tedavi) ile başarı oranları gittikçe yükselmektedir.
Bu başarıda toplumun kanser hakkında bilinçlendirilmesi kadar mammografi, servikal sürüntü testleri, kolonoskopi vb gibi kitlesel taramaların, Hepatit B, HPV gibi aşılamaların, beslenme alışkanlıklarının ve hayat tarzının daha sağlıklı hale getirilmesinin önemli bir rolü vardır. Bugün ileri görüntüleme tetkikleri sayesinde kanserleri hem daha erken evrede teşhis edebiliyoruz, hem de doğru evreleme yaparak gereksiz ve faydasız tedavilerden de kaçınabiliyoruz.
Kanser hastalığı çocukluk ve erişkinlikte çok az sıklıkta iken, 40 yaşından sonra sürekli artış gösterir ve genelde yaşlı popülasyonda daha sık görülen bir hastalıktır. Solid (kitle yapan) tümörlerin tedavisinde RT %60-%70 hastada uygulanmaktadır lösemi ve lenfoma gibi hematolojik kanserlerde RT daha az uygulama alanı bulur).
Bu tedavilerin yarıya yakını kür (tam şifa) elde edilecek hastalara uygulanan tedaviler, diğer kısmı ise metastatik hastalarda uygulanan, sağkalıma az da olsa katkı yapabilen ve semptomların giderilmesi ile yaşam kalitesini arttıran palyatif tedavilerdir. RT cerrahi öncesi tümörü küçültmek amacıyla preoperatif olarak (ör: rektum kanserleri), sağlam dokuları daha iyi koruyabilmek ve tedavi süresini kısaltmak amacıyla intraoperatif olarak ya da en sık uygulanan şekliyle ameliyat sonrası dönemde postoperatif olarak (genelde kemoterapi ile birlikte konkomitan veya ardışık) adjuvan RT tarzında uygulanır.
Anabilim Dalımız 2020 yılında eğitim-öğretime başlayan Fakültemizin Dahili Tıp Bilimleri Bölümünde yer almaktadır. Anabilim Dalı başkanlığı Prof. Dr. Mustafa Cem UZAL tarafından yürütülmektedir. Tıp Fakültesi eğitiminde; radyasyonun fiziksel ve biyolojik etkilerinin tanınması, radyoterapi uygulamaları ve endikasyonlarının öğretilmesi, tedaviye bağlı erken ve geç yan etkilerin tanınması ve radyasyon kazaları hakkında bilgi verilmesi amaçlanmaktadır. Anabilim Dalımızda eğitim görüp ülkemizde veya yurtdışında görev alacak, ulusal ve uluslararası birçok önemli bilimsel araştırma ve yeniliklere öncü olacak hekimler yetiştirmeyi hedeflemekteyiz.
WhatsApp Sohbet