1980 Sonrası Kadın Yazarların Romanlarında “Annelik” (Ürün ŞEN SÖNMEZ) Anneliğin yansıdığı önemli alanlardan biri olarak edebiyat, hem içinde şekillendiği devrin makbul annelik tanımlarını ve anneliğe dair genel kabullerini yansıtır, hem de bunların yeniden üretilmesine ya da dönüştürülmesine etki eder. Annelik bir sorunsal olarak kabul edildiğinde, odaklanılan eserlerin mevcut annelik kavramını kabul edip yeniden üretenler değil bu kavramı farklı açılardan irdeleyenler olması gerekmektedir. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de annelik kavramının kültürel bağlamda tartışılması kadın hareketinin yükselmesi ve kadın edebiyatının zenginleşmesi ile mümkün olmuştur. Annelik kavramının idealleştirilen, kutsallaştırılan, tek tipleştirilen bir kimliği değil deneyimlenen, insanca/kusurlu, özgül bir kimlik olarak anlatısal yansımalarını kadın yazarların üretimlerinde bulmak mümkündür. Özellikle 1980’den sonra, siyasi ve toplumsal atmosferin de etkisiyle, bireysel olanın edebî metnin merkezine yerleşmesi ve kadınların edebiyat kamusunda seslerinin, görünürlüklerinin artması mümkün olmuştur. Bu çalışmada daha derinlikli bulgulara ulaşabilmek adına 1980 ve sonrasında yayımlanan romanlar incelenmiştir.
Ashab-ı Kehf Hikâyesi (Songül Aydın Yağcıoğlu): Medeniyet dünyamızda hakkında en fazla eser kaleme alınan hikâyelerden bir olan Ashab-ı Kehf Hikâyesi Kehf Sûresinin 9. ile 26. âyetleri arasında yer almaktadır. Bu eser ise müellifi belli olmayan Ashab-ı Kehf’lerden biridir. Hikâye çok katmanlı bir okumaya muhatap olarak adeta karşıtlıklar içinde açılımlar kazanan derinlikler sunmakta.
Bâkî’nin Kendi Şiiri ve Şairliğine Dair Görüşleri: Bölüm Yazarı Songül Aydın Yağcıoğlu
Bir Yalnız / 100. Doğum Yılında İlhan Berk (Hzl. Bahanur Garan ve Murat Yalçın): İlhan Berk’in doğumunun 100’üncü yılı için Yapı Kredi Kültür’de “Şiir Her Yerdedir: İlhan Berk 100 Yaşında” sergisinde ve 20 Aralık 2018 tarihinde İstanbul Arel Üniversitesi’nde yapılan “Bir Yalnız Gökyüzünün Sözlüğünde: Doğumunun 100. Yılında İlhan Berk Sempozyumu”nda sunulan bildirilerinin kitaplaştırılmış hâlidir.
Define (Mehmet Rauf): Günümüz Türkçesine Aktaran Ürün ŞEN SÖNMEZ
Ekolojik Kriz Nedenler, Tepkiler ve Adaptasyon: Bölüm Yazarı Ürün Şen Sönmez
Feminizm: Bölüm Yazarı Ürün Şen Sönmez
Geç Osmanlı Dönemi Romanlarında Şair ve Şiir (Bahanur Garan Gökşen): Bu araştırma kitabında, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e ama özellikle Osmanlı’nın son dönemine odaklanılarak romanlardaki şair ve şiirler meselesine derinlik kazandırılıyor
…
Kadınlar Hep Vardı: Bölüm Yazarı Ürün Şen Sönmez
Kan Damlası (Mehmet Rauf): Günümüz Türkçesine Çeviren Ürün Şen Sönmez
İlhan Tarus / Kasabanın Ruhu (Hzl. Bahanur Garan Gökşen): İlhan Tarus’un 9 Aralık 1956-25 Şubat 1957 tarihleri arasında Yeni Sabah gazetesinde 79 gün boyunca tefrikalar halinde yayımlanmış olan Kasabanın Ruhu romanı gazeteden derlenerek ilk kez kitap olarak okura sunulmuştur.
Kırgız Destanlarında Halk Hukuku (Harun AKÇAM) Destanlar, ait oldukları kültürlere ait pek çok kodu içinde barındırmaktadır. Destanlarla ilgili olarak yapılacak çalışmalar ile ilgili kültürlerin dilsel kodları, sosyal, kültürel ve ekonomik yapılanmaları, hayat tarzları, hukukî yapıları vs. gibi pek çok unsur açıklığa kavuşturulabilir. Dolayısıyla halk edebiyatı ve halk kültürü ile ilgili olarak destanların incelenmesi ve değerlendirilmesi, önem taşıyan çalışmalardır. Çünkü destanlar, sadece bir olayın anlatılması değil, aynı zamanda alt metinlere işlenmiş pek çok unsuru da barındıran bir külliyat özelliğindedir. Bu özellikten dolayı Türk destancılık geleneği içinde önemli bir yere sahip olan Kırgız Türklerinin destanları incelenerek bu çalışmanın ana konusu olan toplumsal ve hukukî yapı ve halk hukukuna dair pratikler değerlendirilmiştir.
Memoratların Yeni İcra Bağlamı Olarak Korku Filmleri: “Siccin” Filmi Örneği (Bölüm Yazarı Harun AKÇAM): Halk edebiyatı nesir anlatı türlerinden olan memorat, sözlü anlatı geleneği içinde geniş bir yayılım alanına sahiptir. Mit, masal, efsane gibi türlere nazaran daha yeni bir tür olarak halk edebiyatı çalışmaları literatürüne girmiş olan bu tür, araştırıcılar tarafından efsane ile ilişkilendirilerek değerlendirilmiştir. Geniş bir yayılım ve kullanım alanına sahip olan sözlü anlatı türleri, çeşitli kurgu eserlerde de işlenmiştir. Folklorik anlatılardan yola çıkılarak kurgulanmış sinema filmleri de bu çeşitlilikten birisini oluşturmaktadır. Özellikle korku sinemasının “gerçek bir hikâyeden alıntıdır” cümlesini kullanması nesir anlatı türlerinden memorat ile ilişkilendirilebilir. Bu çalışmada, 2000 sonrası Türk korku filmlerinden Siccin filminin cin olgusuna yaklaşımı ve memorat türü ile ilişkilendirilerek cinlere dair memoratların filmleştirilmesi işlenmiştir.
Muallim / Nüsha-i Mahsusa Tevfik Fikret Özel Sayısı (Hzl. Bahanur Garan): Muallim mecmuasının Tevfik Fikret’in ölümünün 2. yılı anısına hazırlanan özel sayısında şairin yakın çevresinden önemli şair ve yazarlar sözü alıyor ve onun karakterini, öğretmenliğini, şairliğini, fikir dünyasını inceler. Bu kitapta söz konusu dergideki yazılar ilk defa Latin harflerine aktarılarak kitaplaştırılmış ve dipnotlarla zenginleştirilmiştir.
Nâbizade Nâzım / Hanım Kızlara ve Mini Mini Mektepli (Hzl. Bahanur Garan ve Erol Gökşen): Nâbizade Nâzım’ın çocuk edebiyatına yönelik bu iki eseri ilk defa Latin harflerine aktarılmıştır.
Hamzavî’nin İskendernâme’si Hakkında Bazı Tespitler: Bölüm Yazarı Songül Aydın Yağcıoğlu
Türk Romanında Kötülük (Ürün ŞEN SÖNMEZ): Kötülük kavramı ve kötülük problemi, insanı ve insanın en zengin üretimi olarak sanatı ve edebiyatı derinden etkilemiştir. Kötülüğün, insanın hem içinde hem dışında var olması kavramı derinleştirmekle birlikte, maruz kalan, irade eden ve uygulayan tarafın kimliği, kötülüğü aynı zamanda bir problem haline getirmiş; mesele antik çağdan itibaren tüm boyutları ile felsefi, dini, sosyolojik, psikolojik, siyasi, tarihi ve sanatsal boyutlarıyla tartışılmış, genişlemiş ve gelişmiştir.
Türk edebiyatında kötülüğün varlığının sorgulanmasına dair çalışmalara rağmen kapsamlı ve münferit bir çalışmanın yapılmamış olması; kötülük ve edebiyat bağlamında yapılacak bir çalışmayı ihtiyaç haline getirmektedir. Bu çalışmanın temel amacı, bu ihtiyacın giderilmesine katkı sağlayabilmektir. Çalışma alanı olarak romanın seçilmesi, kötülük kavramının pek çok disiplin tarafından biçimlendirilmiş olması ve romanın pek çok bakımdan bu disiplinlerle diğer edebi türlere göre daha sıkı ilişkiler kurmuş olmasındandır. Türk romanında kötülükle ilgili daha önce bir çalışmanın yapılmamış olması sebebiyle, bu çalışmaya konu olan romanlar, Türk edebiyatında romanın başlangıcından itibaren seçilmiş; bütüncül bir algı sunabilmek amacıyla 1950 yılına kadar olan romanlar bu seçkiye dâhil edilmiştir. Romanın sosyal ve siyasal açılardan dönem yansımalarını sunması; niteliklerinin belirlenmesi noktasında ahlak ile ilişkilendirilen kötülük kavramının, yalnız kurgusal eserde değil Türk düşünce dünyasında ve toplumsal algısında da nasıl tanımlandığının ortaya koyulmasına katkı sağlayabilecektir.
Selçuk Baran / Türkân Hanım’ın Ölümü (Hzl. Bahanur Garan Gökşen): Selçuk Baran’ın 1990-91 sezonunda Ankara Devlet Tiyatrosu’nca “Türkan Hanım” adıyla sahnelenmiş ve Ankara Devlet Tiyatroları Dramuturgi Arşivi’nde unutulmuş olan oyunu ilk kez kitaplaştırılmıştır. Bu kitapta yazarın aynı ismi verdiği fakat farklı bir kurguyla yazdığı öyküsü ile oyunu birlikte yer almaktadır.
Cemal Süreya / Yabancı Yayınlar (Hzl. Bahanur Garan ve Erol Gökşen): Cemal Süreya’nın Mart 1968’den Ekim 1975’e kadar Fransa’da çıkan önemli edebiyat-sanat dergilerini günü gününe tarayarak yaptığı seçmeleri Türk Dili dergisinde “Yabancı Yayınlar” başlığı altında yayımlanır. Bu yazılar söz konusu dergiden derlenerek ilk defa kitaplaştırılmış ve dipnotlarla zenginleştirilmiştir.
Yeraltı Kliniği: Bölüm Yazarı Ürün Şen Sönmez
Eski Anadolu Türkçesi – Dil Bilgisi ve Metinler (Muhammet Yelten): Gelişmiş bir dilin tarihi dönemlerinin olması kaçınılmaz bir haldir. Asırlarca güçlü bir nehir misali çağımıza kadar akıp gelen Türkçemizin, Türk Dili tarihçilerinin belirlediği muhtelif devreleri mevcuttur.
Tarihi dönemler ortaya konulup isim verilirken mutlak uyulması gereken hususlar dilin yapısı ve coğrafi değerler olmuştur.
Elinizdeki kitabın adı da dilimiz ve coğrafyamız çerçevesi içinde düşünülerek vücut bulmuştur. Türkçenin 13 ile 15. yüzyılları arasında çok çeşitli konularda yazılmış kıymetli eserlerinin varlığından haberdarız. Bu eserlerin konuları dışındaki; imla, ses, yapı ve cümle tiplerinin layıkıyla bilinmesinin dilin dönemi hakkında hüküm vermemize yardımcı olacağı kanaatindeyim. Anılan mevzular, bölüm başlıkları altında, karakteristik noktaları temel alınarak incelenmiş ve örneklerle güçlendirilmiştir. Dönemin metinlerinden seçilen parçalar kısa tutulmuştur. Metinlerin seçimindeki temel ölçümüz yine dilin gramerine ışık tutacak özelliklerin varlığı esasında olmuştur. Kitaba aldığımız metinlerin okunmasına ilk hamlede yardımcı olmak düşüncesiyle birer sayfa okunmuş halini de verdik.
Üniversitelerimizin Türk Dili ve Edebiyatı bölümlerinde yer alan Eski Anadolu Türkçesi Grameri ve Eski Anadolu Türkçesi Metinleri isimli derslerde eserimizin hem rehber olması hem de bilimsel katkı yapması dileğiyle…
Osmanlı Türkçesi – Arapça-Farsça Unsurlar, Metinler (Muhammet Yelten ve Mustafa Uluçay): Türklerin tarih boyunca kullandıkları alfabelerin arasında en uzun ömürlü̈ olanı Arap alfabesidir. Bugün Türkiye ve dünyanın değişik ülkelerindeki köklü̈ kütüphanelerinde edebiyat, fen, ilahiyat, hukuk ve pozitif bilimlere dair, adına Osmanlı Türkçesi dediğimiz bu dil ve alfabe ile yazılmış milyonlarca kitaplar, vesikalar okunmayı, anlaşılmayı beklemektedir. “Osmanlı Türkçesi: Arapça-Farsça Unsurlar, Metinler” isimli bu kitabın en önemli özelliği, kitaptaki Arap harfli metinlerin bilgisayar tekniğiyle, okunaklı ve güzel bir yazı fontuyla yeniden yazılmış olması, gramer konularının didaktik bir yöntemle ele alınarak bol örneklerle anlaşılır hale getirilmesidir.
Eser, başta Türk Dili ve Edebiyatı, Tarih bölümü̈ öğrencileri olmak üzere, sosyal bilimlerin tüm branşlarında derinlemesine bilgi sahibi olmak, geçmişte meydana getirilen eserlere nüfuz etmek isteyen herkes için bir kılavuz ve ders kitabı mahiyetindedir.
Osmanlı Türkçesi – Dil Bilgisi, Hüsn-i Hat, Metinler (Muhammet Yelten ve Mustafa Uluçay): Bir dilin tarihi dönemlerini belirlemek ve takip etmek metinlerle olmaktadır. Çok eski bir tarihi geçmişi olan Türk dilinin ilk yazılı metinleri ile sonraki dönemlerde vücut bulmuş olanları değişik alfabelerle yazılmışlardır. XIII. yüzyıldan itibaren Batı Türkçesi adı altında teşekkül etmiş yazı dilimizin metinleri XX. yüzyılın ilk çeyreğine kadar Arap alfabesi ile temsil edilmişlerdir. Yaklaşık on asra ulaşan Arap alfabesi ile oluşturulmuş manzum ve mensur metinler yazıldıkları dönemlerin özelliklerine bağlı olarak anılırlar. Batı Türkçesinin önemli bir dönemi olan Osmanlı Türkçesi XVI ile XIX. yüzyılları arasında hüküm sürmüştür. Elinizdeki Osmanlı Türkçesi isimli kitabımız bu dönemin dil yapısını ve bir kısım önemli metinlerini içermektedir. Ayrıca hat sanatı ve örneklerinin bulunduğu bölüm de kitabımızın farklı yüzünü teşkil etmektedir. Eserdeki dilbilgisi konuları severek öğrenmek zevkini tattırmak hedefiyle kaleme alınmıştır. Bu sebeple uygulamalarla öğrenmeyi verimli kılmak eserimizin en temel felsefesi olmuştur. Metinlerin seçiminde; özgün konu, canlı tema ve zengin üslup örgüsü birlikteliği göz önünde tutulmuştur. Kitaba alınmış her metnin konusunun tamamlanmasına titizlikle riayet edilmiştir. Böylece herhangi bir parçanın ilgi ile sonuna kadar okunmasına yardımcı olunmuştur. Ayrıca seçilmiş bu metinlerle bir edebiyat zevkinin elde edilmesi de hedeflenmiştir.
Fakülte ve Yüksekokullar İçin Türk Dili ve Anlatım Bilgileri (Muhammet Yelten): Dil, temel malzemesi şekilli ses olan, son derece karmaşık, fakat aynı zamanda kendi içinde tutarlı bir dizi kuralla işletilen gelişmiş bir dizgedir. Sistem olarak bir bütünlük gösteren dilde; ses, kelime ve cümle yapıyı; anlam ise işlevi ifade eden temel alanlardır.
Bir dil ile güzel konuşmak ve doğru yazmak için o dilin içerdiği esasları iyi bilmek gerekmektedir. Asırlar öncesinden süzülerek günümüze kadar gelen ve dünyanın eski dillerinden biri olan Türkçe de her dil gibi çeşitli kurallara sahiptir. Ses, kelime ve cümle alanlarında görülen bu kurallar, Türkçenin vazgeçilmez esaslarını teşkil eder. Türkçenin doğru ve güzel bir şekilde kullanılması her şeyden önce bu kuralların tam olarak bilinmesine bağlıdır. Ayrıca anlatımın sözlü veya yazılı olarak taşıdığı temel özelliklerin, anlatım biçimlerinin ve anlatım türlerinin de bilinmesi gerekir.
Türk Dili ve Anlatım Bilgileri adlı kitap; Üniversitelerde okutulan Türk Dili I, Türk Dili II dersleri için YÖK’ün belirlediği çerçeve programı temel alınarak hazırlanmıştır. Eserde; Türk dil bilgisi konuları ile ilgili bilgiler sunulduktan sonra söz konusu kuralların değişik bağlamlardaki kullanımları ve anlatım türleri özgün örneklerle sunulmaya çalışılmıştır.
Aslında kitabın en renkli ve geniş bir yelpazesini “Okuma Kültürü” oluşturmaktadır. Kişide okuma fikrini harekete geçirerek bir okuma serüveni yaratması amacıyla hazırlanmıştır.
“Gülebilir Miyiz Dersin?” Tezer Özlü Kitabı, Haz. Feryal Saygılıgil ve Beyhan Uygun Aytemiz.
Narsisistik Yansımalar: Reşat Nuri Güntekin’in Romanlarında Aşk, Kimlik, Anadolu, Beyhan Uygun Aytemiz.
“Millî edebiyat”ın kurucularından biri olarak kabul edilen Reşat Nuri Güntekin’in “duygusal romanları”nın odağa alındığı bu incelemede yazarın Harabelerin Çiçeği, Gizli El, Çalıkuşu, Damga, Dudaktan Kalbe, Akşam Güneşi, Bir Kadın Düşmanı, Eski Hastalık ve Ateş Gecesi başlıklı romanları incelenmiştir. Aşk ve Anadolu coğrafyası bu romanların olmazsa olmaz bileşenleridir.
Güntekin’in incelemeye konu olan romanlarında ana karakterlerin kişilik özellikleri, tipik narsisistik örgütlenmeyle belirlenir. Yazar; benmerkezci, bencil ve sürekli olarak hayran olunma ihtiyacı duyan karakterler yaratma konusunda tutarlılık sergiler. Karakterlerin, çevrelerindeki hemen herkesle eşduyum kurma konusundaki yetersizlikleri, sağlıksız çocukluk deneyimlerinden ve yetersiz ebeveyn ilişkilerinden kaynaklanmaktadır. Kendiliğin romanlarda bu şekilde kurgulanması, aşk ve diğer kişisel ilişkilerinin yanı sıra, çoğu zaman bir “sürgün yeri” olarak betimlenen Anadolu’nun temsilini de biçimlendirir. Yapıtların ana karakterleri için aşk neredeyse imkânsız, Anadolu ise âdeta “çorak ülke”dir. Bununla birlikte, aşkın deneyimlenmesi konusunda kadın karakterler ile erkek karakterler özelinde önemli farklılıklar gözlemlenmektedir. Yazarın erkek karakterlerinin aksine kadın karakterleri âşık olma yetisine sahip değillerdir ve bu yapı romanların sonunda potansiyel âşıkların ayrılmasıyla sonuçlanır. Böylelikle, Reşat Nuri tipik “duygusal roman”ın geleneksel yapısını dönüştürür.
Kadınlar Hep Vardı:Bölüm Yazarı Beyhan Uygun Aytemiz
Feminizm: Bölüm Yazarı Beyhan Uygun Aytemiz
Halil Nihad Boztepe Ağaç Kasidesi: Dil Devrimi’nin Hicvi (Bahanur Garan Gökşen)
Halil Nihad Boztepe’nin Ağaç Kasidesi adlı şiir kitabı, Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatının en önemli hiciv metinleri arasında yer alır. Himaye-i Eşcar Cemiyeti’nin isteği üzerine kaleme alınan bu uzun kaside, ilk baskısını 1931 yılında yapar. 1947 yılında genişletilmiş baskısıyla toplumsal eleştirinin dozunu yükseltir. Aruz vezniyle yazılan Ağaç Kasidesi, Cumhuriyet’in Dil Devrimi’nin yanında kültür politikalarını da ele alan bir metindir. Bu eser, özellikle 1947 baskısından sonra dönemin süreli yayınlarında pek çok tartışmayı da tetikleyerek hem edebiyatın hem de siyasetin gündeminde yerini almıştır. Nitekim Ağaç Kasidesi, Halide Edib’ten Vâlâ Nurettin’e, Peyami Safa’dan Hakkı Süha Gezgin’e kadar pek çok ismin hakkında dönemin süreli yayınlarında yazılar kaleme almasına da vesile olmuştur. Dil ve edebiyat tarihimiz açısından döneminde tartışma yaratan Ağaç Kasidesi, dipnotlu açıklamalarla birlikte hem 1931 ve 1947 baskısının verilmesiyle ve farklı yazarların metinlerinin eklenmesiyle eleştirel bir basım niteliğinde hazırlanıp Vakıfbank Kültür Yayınları aracılığıyla yayımlanmıştır
Ankara Ansiklopedisi (3 Cilt-2. Cildin içinde): Bölüm Yazarı Bahanur Garan Gökşen
Cumhuriyet Kadınlarının Mesleği Olarak Türk Hikâyesinde Daktilo Kızlar (Bahanur Garan Gökşen)
Erken Cumhuriyet döneminde kadın haklarında kaydedilen gelişmelerle kadınların eğitim seviyeleri yükselmiş, toplumsal ve ekonomik alanlarda görünürlüğü artmıştır. Bu dönemden itibaren kadınların iş hayatında varlığını güçlendiren öğretmenlik, hemşirelik gibi meslekler dışında yeni bir meslek dalı olarak tercih edilen daktilograflık; dönemin basın hayatında ve edebiyat dünyasında “daktilo kız” adıyla derin izler bırakmıştır. 1920’lerden 1960’lara kadar daktilo kızlara odaklanan eserlerin çevrilerek gazete ve dergilerde yayımlanması, dönemin ünlü yazarlarının daktilograf olarak çalışan kadınlarla röportajlar yapması, daktilo kızların hayatını anlatan romanların ve hikâyelerin yazılması, daktilo kızları betimleyen şiirler kaleme alınması basında olduğu gibi edebiyatta da meslek sahibi kadın karakterlerin temsilinin çoğalmasına vesile olurken “daktilo kız” tipinin kültür hayatımızda önemli bir yer edinmesini sağlamıştır. Bu kitapta, bir iki çalışma dışında incelenmemiş bir konu olan “daktilo kız” tipi, hikâye türü özelinde ele alınmıştır. Çalışmanın ana çerçevesini yazarların kitaplaşmış hikâyeleri ile süreli yayınlarda kalan hikâyeler oluşturmaktadır. Çalışmanın teorik zemininde ise Foucault’nun iktidar üzerine ortaya attığı görüşler yer almaktadır. Bu bağlamda daktilo kızların öne çıkan özellikleri ve iktidarla kurduğu ilişki biçimleri Foucault’nun teorileri çerçevesinde belli başlıklar altında incelenmiştir. Kitabın Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yılında kadınlar üzerine yapılan çalışmalara katkı sağlaması ve emeğiyle iş hayatında ayakta durmaya çalışan kadınlara ilham olması temenni edilmiştir.
Kültürel Mirasın İzinde / Ankara: Bölüm Yazarı Bahanur Garan Gökşen
Türk-Yunan İlişkileri Üzerine Makaleler: Bölüm Yazarı Bahanur Garan Gökşen
Ayaşlı ile Kiracıları (Memduh Şevket Esendal)
Yayıma Hazırlayan: Merve Köse
12 Mart – 21 Mayıs 1934 tarihleri arasında Vakit gazetesinde “M.Ş.” imzasıyla tefrika edilen ve yine Vakit Matbaası tarafından 1934 yılında aynı imzayla kitap olarak yayımlanan Ayaşlı ile Kiracıları, tefrika ve ilk basımı karşılaştırılarak yayıma hazırlanmıştır.
Seçme Öyküler (Memduh Şevket Esendal )
Derleme-Çeviriyazı: Merve Köse
Memduh Şevket Esendal’ın ilköyküsünden son öyküsüne kronolojik olarak bir seçki hazırlanmıştır. 1908-1951 yılları arasında yazmış olduğu hikâyelerindeki değişimi gözlemlemek, sanat anlayışının bir panoramasını vermek amaçlanmış, ilk öykülerinde gazete ve dergilerde Arap harfleriyle yayımlanmış hikayelerin transliterasyonu yapılarak seçkiye dahil edilmiştir.
Yayın Dr. Öğr. Üyesi Tuğba ÖZKAN’a aittir
Yayın Dr. Öğr. Üyesi Ali TAŞTEKİN’e aittir
Yayın Dr. Öğr. Üyesi Ali TAŞTEKİN’e aittir
WhatsApp Sohbet