06.02.2024
Üniversitemizde “6 Şubat Asrın Felaketi” nedeni ile anma programı düzenlendi.
İstanbul Arel Üniversitesi Tepekent Kemal Gözükara Yerleşkesi konferans salonunda gerçekleşen törene Onursal Başkanımız Kemal Gözükara, Mütevelli Heyet Başkanımız Özgür Gözükara, Üniversitemiz Rektörü Prof. Dr. Ercan Gegez, Üniversitemiz Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Ergül Berber, Prof. Dr. Hüseyin Gün, Üniversitemiz Genel Sekreteri Mustafa Kılıçaslan, fakülte dekanları, akademik ve idari personelimiz ile öğrenciler katıldı.
Depremde hayatlarını kaybeden vatandaşlarımız için saygı duruşu ile başlayan program asrın felaketinde hayatını kaybeden öğrencilerimiz için hazırlanan video gösterimi ile devam etti. Anma töreninde İstanbul Arel Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Dr. Öğretim Üyesi Sinan Cansız 6 Şubat depremlerinin bilançosu ve olası İstanbul depreminden önce yapılması gerekenlerle ilgili önemli bilgiler paylaştı. Üniversitemiz MYO Mülkiyet Koruma ve Güvenlik Bölüm Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Fatih Ertürk ise deprem ve doğal afetlerde alınması gereken önlemlerle ilgili bir sunum gerçekleştirdi. s
“Yüreğimizdeki Acının ve Kaybın Tazeliğini Hala Hissediyoruz”
Asrın felaketinin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen yüreğimizde acıların ve kaybın tazeliğini hala hissettiğimizi belirten İstanbul Arel Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ercan Gegez 6 Şubat depremlerinin aynı zamanda büyük bir insanlık trajedisi olduğunu vurguladı.
Prof. Dr. Ercan Gegez; “Bugün burada, 6 Şubat 2023 tarihinde merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde 7,8 büyüklüğünde ve 9 saat sonra 7,5 büyüklüğünde meydana gelen, ülkemizi yasa boğan depremleri anmak için toplandık. Bu acı dolu olayın üzerinden bir yıl geçmiş olsa da, yüreğimizdeki acının ve kaybın tazeliğini hala hissediyoruz. 11 ilimizin doğrudan etkilendiği 6 Şubat depremleri, sadece bir doğal afet değil, aynı zamanda büyük bir insanlık trajedisidir. Yüzbinlerce insanımız evsiz kaldı, sevdiklerini kaybetti. Depremler bize, doğanın gücü karşısında ne kadar aciz olduğumuzu bir kez daha hatırlatmış oldu. Aynı zamanda, birbirimize ne kadar bağlı olduğumuzu ve dayanışmanın ne kadar önemli olduğunu da gösterdi. Bu acıdan ders alarak, gelecekte benzer acıları yaşamamak için hepimize büyük görev düşüyor. Deprem kuşağında yer alan ülkemizde, depreme dayanıklı binalar inşa etmeli, afet bilincini artırmalı ve her zaman tetikte olmalıyız. “ifadelerini kullandı.
“Depremde Yaklaşık 35 Bin Bina Yıkıldı”
6 Şubat depremlerinin bilançosu hakkında bilgiler veren Üniversitemiz İnşaat Mühendisliği Dr. Öğretim Üyesi Sinan Cansız Türkiye’nin herhangi bir yerinde meydana gelebilecek deprem riskine karşı ülkemizi hazırlamak durumunda olduğumuzu vurguladı.
6 Şubat depremleriyle ilgili sayısal bilgiler veren Dr. Öğretim Üyesi Sinan Cansız; “Kahramanmaraş Depremi’nde depremler silsilesi ile karşılaştık. Dünya tarihinde neredeyse çok az rastlanır şekilde arka arkaya çok büyük iki tane deprem meydana geldi. Bunlardan bir tanesi Doğu Anadolu Fay Hattı üzerinde hemen tetikleme usulü ile Elbistan Depremi 7.6 büyüklüğünde meydana geldi. Bu iki deprem tamamen birbirinden bağımsız olacak şekilde aynı fay hattında olsa bile yan yana meydana gelmesi sebebi ile dünya tarihinde çok az rastlanır bir depremdi. Artçı sarsıntıları bile kendi içerisinde değerlendirildiğinde bir deprem olarak değerlendirilebilir. Bu depremlerden birincisi 65 saniye sürdü, diğeri 45 saniye sürdü. Bu depremin süresi de aslında bizim için çok önemli bir faktör. 7.7 büyüklüğündeki bir etkiye 65 saniye boyunca bir yapının dayanması çok düşük bir olasılık. Bu depremin süresi 65 saniye değil de 40 saniye veya 20 saniye sürseydi can kaybı sayısı belki yüzde 20, belki yüzde 30 oranında azalacaktı. Depremde Türkiye ve Suriye’de 50 binin üzerinde vatandaşı kaybettik. 100 binin üzerinde yarılımız bulunmakta. Depremde ülkemizde yaklaşık 35 bin bina yıkıldı. Bunların içerisinde Gaziantep Kalesi, Kahramanmaraş Ulucami, Hatay Meclis Binası gibi önemli tarihi eserlerimizde bulunmaktadır. “ dedi.
“Bir Buçuk Milyon Kişi Evsiz Kaldı”
Açıklamalarının devamında depremin sonuçları hakkında bilgiler vermeye devam eden Cansız, felaketin artından bir buçuk milyon kişinin evsiz kaldığını ve 2 buçuk milyon vatandaşın ise göç etmek zorunda kaldığına dikkat çekti.
Dr. Öğretim Sinan Cansız; “Birleşmiş Milletler ’in tahminlerine göre bir buçuk milyon kişi evsiz kaldı, afet sonrasında yaklaşık 2 buçuk milyona yakın vatandaşımız bölgeden göç etmek zorunda kaldı. Hangi şehirde ne kadar bina yıkıldığına baktığımızda yoğun olarak; Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman ve Gaziantep’te yoğunlaştığını görmekteyiz. “ şeklinde konuştu.
“Yeni Konutlara Güvenmek Zorundayız”
Depremde eski konutların yüzde 5’inin yeni konutların ise yüzde 0.05’inin yıkıldığını belirten Dr. Öğretim Üyesi Sinan Cansız yeni konutlara güvenmek durumunda olduğumuzu vurguladı.
Dr. Öğretim Üyesi Sinan Cansız; “ 11 ilde bulunan eski konutların tamamının yüzde 5’i yıkılmıştır. Yeni konutların ise yüzde 0,05’i yıkıldı. Yeni konutların eski konutlara göre güvenli olma olasılığı yüz kat daha fazla. Can kaybının yüzde biri yeni konutlarda, yüzde 99’u eski konutlarda meydana geldi. Bunu özellikle vurgulamak istiyorum; yeni konutlara güvenmek zorundayız. Kahramanmaraş Depremi’nin bilançosuna binaların sadece yıkılma oranından bakmamakta gerekir. Depremden sonra kaç tane binayı kullanabildik. Bu bizim için önemli bir faktör. Bölgede genel olarak yüzde 25 konut stoğumuzu kaybettik. Bölgedeki nüfusun 4’te 1’i binalarını yenilemek zorunda kaldı. Benzer durum İstanbul’da olduğunda; İstanbul’da çok daha büyük problemlerle karşılaşabiliriz. Genel olarak deprem bölgesindeki konutların yüzde 25’i ağır hasarlı, yüzde 3’ü orta hasarlı, yüzde 41’i az hasarlı. Az hasarlı olan binaların büyük bir çoğunluğu yeni binalardan oluşmaktadır.” dedi.
“Olası İstanbul Depremi’nde Sonuç Çok Daha Ağır Olabilir”
Deprem bölgesindeki verilerin olası İstanbul depremi için bize ışık tutacağını sözlerine ekleyen Dr. Öğretim Üyesi Sinan Cansız İstanbul beklenen depremin dar bir coğrafyada gerçekleşmesinden dolayı büyük kayıplar yaşayabileceğimizi belirtti.
Dr. Öğretim Üyesi Sinan Cansız; “Bölgedeki konutların yenilenme oranına baktığımızda olası İstanbul depremi için bize ışık tutacak bir faktör bu; bölgedeki yapıların yüzde 50’ye yakını 2000 yılında yenilenmiş konutlardan oluşmaktaydı. Depreme maruz kaldığımızda 11 şehrimizdeki yenilenme oranı yüzde 50’ydi. Buna rağmen 50’binin üzerinde can kaybı yaşadık. 35 bin bina yıkıldı. Büyük bir çoğunluğu eski binalardan oluşmakta. 11 ilin tüm konut ortalamasının yüzde 5’i yıkıldı. Olası İstanbul Depremi’nde çok dar bir coğrafyada daha yüksek orana sebep olabilir.” dedi.
“Denizin İçinde Bulunan Fay Hattı İstanbul’u Tehdit Ediyor”
Olası İstanbul Depremi ile ilgili alınması gereken önlemlerle ilgili bilgiler veren Dr. Öğretim Üyesi Sinan Cansız, 81 ilin depreme hazır hale gelmesi gerektiğinin altını çizdi.
Dr. Öğretim Üyesi Sinan Cansız İstanbul depremi ile ilgili şu ifadeleri kullandı; “Türkiye’nin neredeyse 81 ili fay hattı üzerinde bulunmakta. Doğrudan fay hattı üzerinde olmayan illerin çok yakınından geçen fayları var. Mesela İstanbul; doğrudan içinden geçen herhangi bir fay hattı bulunmamaktadır. Ama denizin içinde bulunan bir fay İstanbul’u tehdit edebiliyor. Bu sebeple Türkiye’nin 81 ilini deprem riski altında değerlendirmek gerekir. 81 ilinde yaşayan her vatandaşımız konutlarını depreme hazır bir şekilde değerlendirmesi gerekmekte.
“2030 Yılına Kadar İstanbul’da Deprem Olma Olasılığı Yüzde 62 Olarak Hesaplandı”
“İstanbul’da periyaodik olarak ortalama 250 yılda bir deprem meydana geliyor. Bu büyük depremler sonucunda İstanbul’un anıtsal değerine sahip birçok yapısı yıkılabiliyor. Bugün karşımızda olan Ayasofya şu an üçüncü Ayasofya’dır. Bugün İstanbul’da olası bir deprem riskinde, nasıl bir sorunla karşılaşacağımızı az çok tahmin edebiliyoruz. 1766 İstanbul Depremi’nden beri Marmara Denizi’nin içerisindeki fay kırılmadı. Yani 250 yıllık periyot doldu. Bilim insanlarına göre 2030 yılına kadar İstanbul’da depremin olma olasılığı yüzde 62 olarak hesaplandı. Bu kesinlikle olacak demek değildir. Depremin tarihini, saatini belirleme şansımız yoktur. Ama olma olasılığı 2030 yılına kadar çok yüksektir. O yüzden hızlı bir şekilde İstanbul’un dönüşmesi ve depreme hazır hale gelmesi önemli. “
“Bir Milyon Kişinin Enkaz Altında Kalacağını Tahmin Ediyoruz”
“İstanbul’un yapı stoku haritasına baktığımızda özellikle eski konutlarının tarihi bölgelerde; Fatih, Kadıköy, Üsküdar, Zeytinburnu, Bağcılar gibi merkeze yakın olan ilçelerde olduğunu görüyoruz. Bunların büyük bir çoğunluğu 1980 ve öncesinden oluşuyor. En çok riskli olan konutlarımız 1980 ve öncesi olan konutlar. Özellikle bunların hızlı bir şekilde dönüştürülmesi çok önemli. İstanbul’da 7. 1 milyon kadar konutumuz bulunuyor. Bunun 5 buçuk milyon kadarı 2000 yılı sonrası yapıldı. İstanbul’un şu anda dönüşüm oranı yüzde 70’e yakın. Deprem bölgesinde yüzde 50 idi. İstanbul’da şu an yüzde 70. Ama İstanbul’un tamamı fay hattına çok yakın konumda olduğu için deprem bölgesinden daha fazla etkilenme olasılığı çok daha yüksek. 2000 yılından önce yapılmış herhangi yapı denetim hizmeti almamış, herhangi bir mühendislik hizmeti almamış, hazır beton kullanılmamış bir buçuk milyon konutumuz bulunmakta. Bunların 250 bininin acil bir şekilde dönüştürülmesi gerekiyor. 250 bin konutta bugün ortalama hane halkını düşündüğümüzde 750 binin üzerinde insan yaşıyor. Olası bir İstanbul depreminde bu konutların çok büyük bir ihtimalle yıkılacağını ve yaklaşık bir milyona kişinin enkaz altında kalabileceğini tahmin ediyoruz.
Deprem bölgesinde enkaz altında kalan vatandaşlarımızın yarısından fazlası hayatını kaybetti. İstanbul’da yaklaşık 1.75 milyon konut depremden sonra kullanılamaz hale gelecek. Biz bunları ya güçlendireceğiz veya yıkacağız. Deprem bölgesinde güçlendirilen binalar yıkılmadı yeni binalar yıkıldı. O yüzden eğer dönüşüm yapılamıyorsa yıkamıyorsak en azından bunu güçlendirelim. İstanbul’da yaklaşık 5 bin yeni konutun yıkılabileceğini tahmin ediyoruz. Buda yaklaşık 15 bin kişinin enkaz altında kalabileceğini gösteriyor. Ama en azından yüz binlerce ölümle karşılaşmayız. Bir milyonluk ya da 5 milyonluk konteyner kentler kurmak zorunda kalmayız. O yüzden İstanbul için hızlı bir şekilde bu dönüşümün yapılması gerekiyor. 100 binlerce naaşı kaldıracak, milyonlarca insanı konteyner kentte uzun süre barındıracak ekonomimizde fazla paramızda açıkçası bulunmuyor. “
“Hasarsız Bir Konut Yapmak İstersek Kolaylıkla Yapabiliriz”
Biz hasarsız bir konut yapmak istersek, çok kolaylıkla yapabiliriz. Sadece konut maliyetinin yüzde 5’ini ödeyerek depremde hiç hasar almayacak bir yapı yapmak mümkündür. Önümüzde iki seçenek var; ya depremden sonra yapı maliyetinin yüzde 30’unu ödeyeceğiz yapıyı güçlendireceğiz, ya da depremden önce konut yaparken yüzde 5 maliyete katlanacağız ve depremde hiç hasar almayacak. Buda bize aynı zamanda neyi sağlayacak, depremden sonra kalıcı konut bulmamıza gerek kalmayacak. O yüzden binalarımızı depremde hasar almayacak şekilde tasarlatmalıyız. Deprem yönetmeliği hasar almaya müsaade ediyor. Ama istersek biz bunu müteahhitten talep ederek diyoruz ki sen bize hasarsız konut yap. Bunun maliyetini ödeyelim. Hem ekonomik olarak bize kazanç sağlayacak, hem de depremden sonra bizim güçlü konutları aramamızı engelleyecek güçlü bir faktör olarak ortaya çıkacak.
Konuşmasının son bölümünde müteahhit seçiminin de önemli olduğunu vurguladı.
“En Büyük Önlem Binalarımızın Depreme Dirençli Olmasıdır”
Üniversitemiz MYO Mülkiyet Koruma ve Güvenlik Bölüm Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Fatih Ertürk ise programın ikinci bölümünde deprem riskine karşı alınması gereken önlemlerle ilgili bilgiler verdi.
Depreme karşı alınabilecek en büyük önlemin depreme dirençli binalar olduğunu ifade eden Dr. Öğretim Üyesi Fatih Ertürk şu ifadelere yer verdi;
“En büyük en önemli tedbir binalarımızın depreme dirençli olması. Bir tedbir almak istiyorsak önce riskin ne olduğunu bilmemiz lazım. Tedbir kapasitemizi artırmamız gerekiyor. Tedbir kapasitemiz ne kadar yüksek olursa karşılaşacağımız acılar ve felaketlerde o kadar düşük olur. Deprem de böyledir. Çok şiddetli bir deprem olsa da biz aldığımız önlemlerle etkilememizi azaltabiliriz. Doğal tehlikelerimiz var ve bunun yanında teknolojik tehlikelerimiz de var. Bizim bunlarla yaşamamız gerekiyor. “
“Güvenlik Kültürü Bilinci Oluşturmalıyız”
“Ülke olarak bir güvenlik kültürü bilinci oluşturmalıyız. Bilgileneceğiz, planlayacağız ve tüm tehlikelere karşı hazır duruma gelmek zorundayız. Özellikle bu toplumdaki bireylerin depreme ve diğer afetlere hazırlanması konusunda AFAD’ın çok fazla çalışması var. Diğer sivil toplum kuruluşlarının da çok fazla çalışmaları var. Bizde kendimizce neler yapabiliriz. Onlara da mutlaka bakmalıyız. Bizde ailemizi depremlere ve diğer afetlere hazır hale getirmeliyiz. Afete hazır iş yerleri ve okullar yapmalıyız. Acil durum planları yapmalıyız. Deprem kitleri ya da çantaları oluşturmalıyız. Bazı finansal tedbirler mutlaka almalıyız. Deprem sırasında yapmamız gereken en önemli olay, çök, kapan ve tutun. Zaten deprem sırasında yapacağımız başka bir şey yok. Afet sonrasında ise kendimizi mutlaka emniyete almalıyız ve yardıma ihtiyacı olanlar varsa onlara yardım etmeliyiz. “
“Yapısal Olmayan Risklere Karşı Önlem Almalıyız”
“Tüm eşyalar yapısal olmayan risktir bizim için. Üzerinde oturduğumuz mobilyalarda aynı şekilde. Elektronik eşyalarda aynı şekilde. Hepsi yapısal olmayan risktir. Bireyler sadece yıkılan binalarda değil, etrafımızdaki eşyalardan dolayı da insanlar hayatını kaybedebilir. Özellikle camlar çok önemlidir. Deprem sırasında da camlara, pencerelere mümkün olduğunca yaklaşmamamız gerekiyor. Çünkü camlar deprem anında kırılıyor. Kesikler meydana getirebiliyor. Elektronik eşyalarımızda elektrik kaçağı olabilir ve elektrik çarpmaları hatta yangınlar dahi meydana gelebilir. Raflarda bulunan eşyalarımız, dolaplarda yükseklerde bulunan eşyalarımız için önlem almamız çok önemli. Mümkün olduğunca ağır eşyaları aşağılarda tutalım. Raflarımıza korkuluk yapmaya gayret gösterelim. Kaçış yollarını engelleyecek yaklaşımlardan uzak duralım. Mümkün olduğu kadar eşyalarımızı sabitleyelim. Aileler için eylem planı hazırlanmalı. Toplanma alanları her mahallenin kendisine göre belirlediği yerler var. Özellikle İstanbul’da parklar ve bahçeler kullanılıyor. Hepimizin bağlı olduğu bir toplanma alanı var. Mahallemizin toplanma alanını e-Devlet’ten öğrenmemiz mümkün. “
“Bir Deprem Çantası Yapın”
Bir deprem çantası yapın. 72 saat boyunca bu deprem çantası ile kendimi ve ailemi hiçbir yardıma ihtiyaç duymadan idare edeceğim. Deprem çantanıza enerji verebilecek ve tok tutacak gıdalar koyun. Su, el feneri, pil, sargı bezi ve yara bandı, temel ihtiyaç malzemelerinizi koyun. Mutlaka en azından bir polar ya da küçük bir battaniye koymamız lazım. Evcil bir hayvanımız varsa onu unutmayalım. Küçük bir mama mutlaka koyalım. Çünkü onlarda ailemizin bir üyesi. Önemli evraklarımız varsa bu evrakları su geçirmez bir poşete koyup yine deprem çantasına koyabiliriz. Deprem sigortasından yararlanmak için daha hızlı yararlanabilmek için, hayata daha hızlı tutunabilmek adına o belgenin olması önemli katkı sağlayabiliyor. Maalesef zorunlu olmasına rağmen günümüzde evlerin yüzde 40’ı sigortalı değil. “ dedi.